“Bazı filmler izlenmez, hissedilir. Longlegs de işte tam öyle bir film.”
Longlegs, 2024 yılına damga vuran korku-gerilim filmlerinden biriydi. Özellikle son dönemlerde kariyerinde eski ivmesini yakalamak isteyen Nicholas Cage’in de ben hala buradayım dediği yapımdı. Bir korku sever olarak her ne kadar biraz geç olsa da izleme fırsatı bulabildim. Peki sevdim mi? Gelin beraber inceleyelim.
Longlegs daha ilk saniyelerinde kırmızı bir kare ekranla açılıyor. Karlı, donuk bir atmosfer, sinir sistemini tırmalayan gergin müzik ve hemen ardından jenerik… Henüz ilk dakikadan itibaren kendimi tuhaf bir klostrofobinin içine çekilmiş gibi hissettim. Yönetmenin bu tercihi boşuna değil; çünkü bu filmde bol bol kare format, yakın plan çekimler, sabit uzaklaştırmalar ve karakteri takip eden hareketli kameralar göreceğiz. Her biri, izleyiciyi filmdeki tehdit duygusuna fiziksel olarak ortak ediyor.
Longlegs – Sarı ile Çürüyen Anılar

Film boyunca sık sık karşımıza çıkan sarı tonlar – özellikle soluk sarı, hardal ve kirli sarı – neredeyse görünür bir şekilde hastalığı, çürümeyi ve bir tür içsel rahatsızlığı çağrıştırıyor. Sarı burada güneşin sıcaklığından çok, solmuş çocukluk anılarının, hastane ışıklarının, geçmişten gelen ağır havanın rengi gibi. Perdeler, loş ışıklar, Harker’ın çocukluk sahneleri… Hepsi bu sarı renkle çevrelenmiş. Korku filmlerini sevenler bilir ki sarı bizim için hiç de hoş bir renk değildir.
Bu sarı atmosfer sadece estetik bir tercih değil. Aynı zamanda Harker’ın içine sıkıştığı, çözülmemiş ve bastırılmış duygularla dolu geçmişine bir pencere. Her ton, annesiyle olan soğuk ilişkisini, dinin yarattığı baskıyı ve saklanan travmaları seyirciye sezdiriyor.
Kare Format ve Sıkışmışlık Hâli

Longlegs’in neredeyse tamamı kare oranında (1.33:1) çekilmiş. Yani ekran, alıştığımız sinema genişliğinde değil; daha dar, daha kapalı, neredeyse nefes alamayan bir biçimde. Bu tercih de bende sürekli bir baskı hissi uyandırdı.
Ama bu yalnızca görsel bir daralma değil. Bu kadraj sıkışıklığı, aslında Harker’ın hayatındaki kontrol edilemeyen kaderin, genetik aktarımın ve travmanın temsilcisi gibi. Sanki karakter kaçamıyor. Ne geçmişinden, ne annesinden, ne de içine çekildiği bu karanlık davadan.
Longlegs: Serim – Düğüm – Çözüm

Part 1’de biz, kendine “Longlegs” diyen ve babalara cinnet geçirterek ailelerini katlettiren bir katilin izini süren FBI ajanı Harker ile tanışıyoruz. Katil cinayet mahallinde bulunmuyor, ama ardında şifreli mektuplar bırakıyor. Harker bu şifreleri çözmeye başladıkça hikâye daha derin ve karanlık bir yere doğru sürükleniyor.
Part 2’de olaylar karmaşıklaşıyor. Cinayet mahallinde bulunan gizemli bir oyuncak bebek, Harker’ın çocukluğuna dair bastırılmış anılarla birleşiyor. Longlegs, bir noktadan sonra Harker’ın annesiyle olan ilişkisine ve dini baskılarla şekillenmiş geçmişine odaklanıyor. Annesiyle olan mesafeli ilişki, bastırılmış inançlar ve satanist öğeler bu bölüme ağırlığını koyuyor.
Part 3 ise çözüm gibi. Harker’ın geçmişiyle yüzleştiği, bazı fedakarlıklar yaptığı ve sembollerin arttığı bu bölüm, görsel açıdan etkileyici olsa da senaryosal olarak bende eksik bir tat bıraktı. Final sahneleri, evet çok iyi çekilmişti, ama hikâyeye dair bir “tamamlanma” hissi veremedi.
Harker karakteri oldukça soğuk ve mesafeli. Bu mesafe, karaktere özgü değil sadece; filmle izleyici arasında da bilinçli olarak kurulan bir mesafe var. Karakterin içine doğduğu karanlık, onu izlerken bile tam anlayamadığımız bir şekilde yansıyor.
Nicolas Cage ise az sahnesiyle bile izleyiciyi sarsmayı başarıyor. Barker karakteriyle özellikle sorgu sahnesinde neredeyse donup kaldım. Fazla teatral değil ama bir o kadar rahatsız edici.
Loglegs İçin Son Söz

Longlegs, atmosfer yaratma konusunda gerçekten çok başarılı bir film. Renk paleti, müzik kullanımı, çekim teknikleri ve genel görsel diliyle hafızada yer ediyor. Hatta izlerken yer yer bende Zodiac ve Ari Aster etkisi bıraktı. Ancak hikâye anlamında aynı etkiyi bıraktığını söyleyemem. Gizem ve gerilim çok iyi kuruluyor ama finalde izleyicinin zihinsel açlığını doyuracak güçlü bir “neden” verilemiyor.
Yine de bu tarz sinematografik deneyimleri sevenler için Longlegs, yılın en rahatsız edici ve aynı zamanda en şık filmlerinden biri. Ama duygusal ve anlam bütünlüğü beklentiniz varsa biraz eksik kalabilir.
Yorum yap